Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlığa ilişkin biyopsikososyal modeli tanımlamasının üzerinden 75 yıl geçmesine karşın ruh sağlığı alanında halen medikal modelin hem sorunun kavranışında hem de hizmet sunumunda başat paradigma olarak yer aldığı söylenebilir.
Dünya Sağlık Örgütü, Kapsamlı Ruh Sağlığı Eylem Planı 2013-2030’da ruh sağlığı ve hastalıklarının belirleyicilerinin bireysel özelliklerin yanı sıra, sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve çevresel faktörlere bağlı olduğunu ve ulusal politikalar, sosyal koruma, yaşam standartları, çalışma koşulları gibi bir dizi değişkenin önemini iletmektedir.
Türkiye’de yayınlanan ve on yıl geçmesine rağmen henüz güncellenmemiş olan Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’nda (2011) da farklı sektör ve faktörlerle ilgili vurgular olsa da günümüzde uygulandığı şekliyle medikal modele dayanan bir ruh sağlığı sisteminin varlığından söz edilebilir. Bu sistem, sosyal belirleyicileri etraflıca ele almaktan yoksun olduğu gibi, ruh sağlığının da bir hak olarak tanımlanması ve geliştirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Ruhsal hastalığı merkeze alan bu yaklaşım, noksanlıklara, semptomlara ve risklere odaklanmakta, çoğunlukla paternalist bir paradigma ile hizmetleri şekillendirmektedir. Bu temelde ruhsal hastalık tanısı almış kişileri korumayı hedeflediğini ifade eden sistemin, bizatihi kendisinin hak ihlallerine yol açtığı görülebilmektedir.
Terminoloji Tartışmaları
Alanda son dönemde önemli tartışma noktalarından biri terminoloji ile ilgilidir. Ruh sağlığı, akıl/zihin sağlığı, psikolojik sağlık kavramları birbirine alternatif olarak önerilmektedir. Benzer şekilde, ruhsal hastalık tanısı almış kişi, ruhsal engelli, hizmet kullanan/hizmet alan kişi, bakım veren, eşlik eden kişi gibi sistemin içindeki farklı aktörleri tanımlayan farklı kavramlar kullanılmaktadır.
Ruh sağlığı alanında dilin dönüşümünü, medikal modelin sorgulanması ve terk edilmesi ile ilişkili buluyor ve alternatif kavramların, özellikle ruh sağlığı alanında hizmet alan hareketinin içerisindeki öznelerin kullandığı tanımlamaların yaygınlaşması gerektiğini düşünüyoruz.
Heybe dergisinin “Ruh Sağlığı ve İnsan Hakları” başlıklı bu sayısında, çoğunlukla sisteme (ruh sağlığı hizmetleri, ruh sağlığı politikaları vb.) ilişkin gözden geçirmelere yer verildiği için, kolay anlaşılırlık açısından halihazırda kullanıldığı şekliyle “ruh sağlığı ve ruhsal hastalık” kavramını kullandık. Dildeki bu dönüşümün beraberinde getirdiği zengin tartışmaları heyecan ile izlemekteyiz.
İyileşme Odaklı Yaklaşım
Ruh sağlığı alanında, semptom ve tedavi yerine iyileşme sürecine odaklanan bir sistem, insan haklarının gerçekleştirilmesinde hareket noktası olacaktır. İyileşme, ruhsal hastalık ile birlikte, anlamlı bir hayat, bütüncül bir benlik oluşturma sürecine işaret eden bir yaklaşımı içermektedir.
İyileşme, semptomlara rağmen anlamlı ve doyurucu bir hayat sürebilme olarak düşünüldüğünde, buna olanak sunan bir çevre ve kapsayıcı bir sosyal refah sisteminin varlığı öne çıkmaktadır. İyileşmeyi destekleyen bir sosyal yapı olmadığında, “iyileşememe”nin kişisel bir başarısızlık olarak algılanması ve faturanın bireye kesilmesi en önemli risklerden biridir.
Türkiye’de Aile Merkezli Yaklaşım
Türkiye’de pek çok alanda olduğu gibi ruh sağlığı alanında da sorunların çözümünde toplum kelimesinin karşılığı olarak sanki sadece aile anlaşılmaktadır ve aile birincil aktör olarak görülmektedir. Tedavi ve iyileşme sürecine ilişkin sorumluluğun büyük bir kısmı aileden beklenmekte ve hizmetlere erişimde aile adeta bir anahtar rolü üstlenmektedir.
Bu işlevleriyle aileden ruh sağlığı sistemindeki boşlukları kapatması ve tedavi ve rehabilitasyonu da kapsayan tüm süreci neredeyse tek başına yönetmesi beklenmektedir. Kurumsal ve toplumun sorumluluğu olan hizmetlerin aileye aktarıldığı bir sistem, ruhsal hastalık tanısı almış kişilerin iyileşme sürecinde önemli engellerden biridir.
Bu durum ek olarak insan haklarının sağlanması ve korunması sürecinde, özellikle de bireyin kendi kaderini tayin etme/karar alma hakkı konusunda ciddi sorunlara yol açmaktadır.
Bu Sayının Amacı
Bu sayıda, ruh sağlığı sistemi içerisinde insan hakları konusunu, sistemdeki farklı aktörlerin perspektifi ile tartışmaya açmak istedik.
Ruh sağlığı sistemi, ruhsal hastalık tanısı almış kişilerin insan haklarının hayata geçirilmesi konusunda nerede durmaktadır?
Sistem, bizzat kendi uygulamaları ile insan hakları ihlallerini nasıl gerçekleştirmektedir?
Bu kapsamda, ruh sağlığı hizmetini sunanlar, hizmet alanlar ve onlara eşlik edenler (aileler), sistemde yaşanılan insan hakları ihlallerine ilişkin değerlendirmelerini, hakların gerçekleştirilmesine olanak sağlayacak önerilerini ve olumlu deneyimlerini aktardılar.
İnsan hakları konusunu ele alırken ruh sağlığı sistemine ilişkin hizmet alma deneyimlerinin merkezde olmasını hedefledik. Bu nedenle, hizmet alanların ve bu süreçte onlara eşlik edenlerin deneyimlerine yer verdik.
Ruh sağlığı alanında çalışan farklı meslek gruplarının bakış açısının yansıtılmasıyla, profesyoneller arasında ortak bir dil oluşturma ve insan haklarına ilişkin tartışmaları ortaklaştırmayı hedefliyoruz.
Bu sayının, ruh sağlığı sistemi içerisinde yer alan tarafların deneyim ve perspektifleri aracılığıyla insan hakları vurgusunun daha güçlü olduğu bir sistemin inşasına katkı sağlaması dileğimizle…
Sayı Editörleri
Fahriye Oflaz
Gonca Polat
İÇİNDEKİLER
Her Kelime Bir Evren: Her Yer Deli Dolu!
Deniz Kırımsoy Denge
Foucault, Deliliğin Tarihi ve Delilik Politikası
Esma Karakurt
İnsan Hakları Bağlamında Ruhsal İyileştirim: Hastalık Doğal, İyileşme Haktır
Kübra İpçi, Mustafa Yıldız
Günümüzde Nöropsikiyatrik İlaçların Etik ve Sosyal Boyutu
Tayfun Uzbay
Hak Temelli Ruh Sağlığı Hizmetlerinde Bir Gereklilik: Destekli Karar Verme
Hüsnünur Aslantürk
Ruh Sağlığında İnsan Hakları
Zafer Kıraç
İnsan Hakları Bağlamında Psikiyatri Hemşireliği Bakımı
Besti Üstün
Ruh Sağlığı Alanında Sosyal Hizmet Uygulaması
Murat Derin
Ruh/Akıl/Zihin* Sağlığı Hizmetleri Kimin İçin?
Fatma Zengin
“Mavi At” Deneyimleri
Mavi At Kafe Çalışanları
Kendini Gerçekleştirme Hakkı: Bir Yolcunun Ruh Hali
Yasemin Şenyurt
Bir Ailenin Yaşam Penceresinden Hasta Haklarına Bakış
Sevinç Güneri
Sosyal Politikada Göz Ardı Edilenler: Kadın ve Engelli Hareketinin Birlikteliği/Ayrılığı
Umut Koşan